Kültür Yolculuğum

Önce Kitabını Okuyup Sonra Oyununu İzlemek: Kürk Mantolu Madonna

Sabahattin Ali ile tanıştığım ilk zamanlardan beri en ünlü kitabı Kürk Mantolu Madonna’yı okumamıştım. Bunun en büyük nedeni kalemkeşte kitap ile ilgili paylaştığım düşüncelerimde de belirttiğim üzere kitabın popülerliği idi. Popüler şeylere karşı nedense hep antipatim olmuştur.

Kürk Mantolu Madonna tiyatro oyununa gelirsek; belki isminden tanımayacağınız ama gördüğünüzde en azından benim yaşımdakilerin çocukluğu aklına geldiği için gülümsetecek oyuncu 7 Numara dizisinin Vahit Emmisi Engin Alkan tarafından tiyatroya uyarlanmış. Engin Alkan aynı zamanda kitabın ana kahramanlarından Raif Efendinin yaşlılığına da hayat veriyor. Raif Efendinin gençliğine ise bir çok diziden hatırlayacağımız ama benim izlemekten zevk aldığım Yerden Yüksek dizisinin Feyyazı Alper Saldıran canlandırıyor. Kürk Mantolu Madonna Maria Puderi ise bizim manken olarak bildiğimiz ama IMDB’deki kişisel sayfasında dahi 30 dizide-filmde rol aldığını görebileceğimiz Tuba Ünsal canlandırmakta. Diğer rolleri canlandıranların ise isimlerini tiyatroda bir tanıtım broşürü bile vermedikleri için sizlere söyleyemeyeceğim. Ne yazık ki tiyatroya belki yeterine önem vermememizden, belki düşük bütçeli olmasından dolayı internette de net olarak hangi rolü kimin canlandırdığını da bulamadım. Hatta kimlerin oynadığını bile bulamadım. Çünkü internette Kayhan Yıldızoğlunun adı oyuncular listesinde yer almasına rağmen oyun süresince kendisini göremedim. Ayrıca sanırım Rasim rolünü de Sercan Badur canlandırmakta.

Oyuna ve kitap ile arasındaki uyuma, oyunun sahnelenişine gelirsek;

  • Bence kitap ve oyun paralel gidiyordu. Kitabı okuyan birinin heyecanla bekleyeceği şekilde güzel bir uyum var oyun ile kitabın.
  • İlk perdede seyircilerin arada yaptığı dedikodulardan da duyabileceğiniz biçimde Engin Alkan dahil neredeyse her oyuncuda yer yer repliğin unutulması durumu vardı. çok sık olmasa da oldukça net bir şekilde dikkat çekiyordu.
  • Okumalar çok hızlıydı. Bence de öyle olmalıydı. Kitabı okuyanlar farkına varmamış olsalar bile -ben oyunu izlerken farkına vardım bu durumun- Raifin günlüğüne yazdıkları bir bilinç akışı şeklinde deftere kaydettiklerinden ibaret. Bilinç akışları ise okumak ve yazmak kadar yavaş olmazlar. Bazı seyircilerin hoşuna gitmese de bence kitabı yansıtması açısından bu hızlı okumalar yerinde bir davranıştı.
  • Oyunculuk bakımından eleştiri yapabilecek durumda değilim. Kör cahil olarak yapacağım yorumda ise oyunculuğun beni doyurduğunu söyleyebilirim.
  • Dekor ve oyun başlamadan önce dekor üzerindeki kitaptan bölümler çok güzeldi.
  • Oyunun sonunda Sabahattin Aliye saygılarını sunmaları beni hüzünlendirdi.

Arkadaşlarımın sorduklarına verdiğim cevaplardan en popülerini vereceğim onlar gibi “bu oyuna gitmeli miyim?” sorusunu sorduğunuzu düşünerek: gitmezseniz bir şey kaybetmezsiniz, giderseniz ve ardından kitabı bir kez daha sanki oyunu izlermiş-güzel bir şekilde yaşarmış gibi okursanız kitap daha eğlenceli gelecektir.