Sevgili Günlük

Balıkesir’e gittik, döndük, muhteşemdi.

Geçen pazartesiden cumaya kadar Balıkesir‘deydim. Yaptığımız bu iade-i ziyaret harikulade geçti.

Cumartesi ve pazar günü 12. paket eğitimini yaptıktan sonra pazar günü 19:00’da Yaşar Doğu Spor Kompleksi‘nin önünde toplanıp Yılmaz Abi’nin şoförlüğü ve Aydın Abi’nin ikinci şoförlüğüyle 1 müdüre, 1 lider ve 15 genç ile yola çıktık. Giderken yolda sadece ihtiyaç molası verdik. Yol boyunca yanımıza aldığımız yolluklarla yetindik. Oraya vardığımızda saat sabah 7 buçuk civarıydı. Kahvaltımızı yaptık ve öğlene kadar dinlendik.  Tabi ki sözde… Balıkesir’de şöyle bir dolandık. Bakalım nasıl bir yermiş diyerekten. En sonunda minibüslere doluşup hep beraber (Samsun ve Balıkesir ekibinin tamamı) Balıkesir GSİM Müdürü‘nü ziyaret ettik. Oradan yürüyerek olimpik yüzme havuzuna gittik. Büyük bir parkın içinden geçtik. Sanırım adı Atatürk Parkıydı. Parkı İstanbul’daki Tantavi parkına çok benzettim. Artık İstanbul’u 4 aydır görmediğim için midir nedir? Havuzda biraz tepindikten sonra iyice bir dinlenip GM‘ye geri döndük. Tepindikten dedim, çünkü yüzme bilmiyorum. 🙂 GM’de güzel bir yemek yiyip ver elini halı saha dedik. Balıkesir GM – Samsun GM maçı yaptık ve yenildik. Maç bittikten sonra odalarımıza çekilip ölüler gibi uyuduk.

İkinci gün yat turuna katıldık. Ayvalık‘tan yata bindik ve Körfez‘i gezip Cunda Adasında bir saat mola verdik. Ondan sonra Ayvalık’a geri döndük. Yat turuna Dünya Bankası‘ndan bir bayanda katıldı. Verdiğimiz para nereye gidiyor diye kontrol ediyormuş. Yat turunda çok eğlendik,  göbekler attık, yüzdük. 🙂 Martıları besledik, sohbet ettik. Ve daha birçok şey… Yat turunda ben can yeleği yardımıyla yüzdüm. Daha doğrusu suyun üzerinde kaldım. Yat turundan sonra Ayvalık’ta gezindik. Ama arabayla. Sarmısaklı‘yı arabayla gezdik önce. Sonra Şeytan Sofrası denen yere gittik. Çok güzel bir manzarası vardı. Oradan geze geze (tabi ki servislerimizle) Akçay‘a geldik. Orada güzel bir akşam yemeği yedikten sonra (yemek yediğimiz yerin adı ZEYYAT‘tı) yatacağımız yerlere yerleştik. Sonra birkaç kişi çıkıp biraz gezindik Akçay’ı. İlk defa midye dolma yedim ve hoşuma gitmedi. Sonra lunaparka gidip gondola bindik arkadaşların ısrarıyla. Gondol s(c)efası sırasındaki bağrışlarımı hem annem duymuştur ve üzülmüştür, hem de gondolun başındaki adamın ebesi duyup utanmıştır. Öyle bir anne gel beni kurtar diye bağırmışım ki arkadaşlar katıla katıla gülmüşler. Ben görmedim, çünkü o ara korkmakla meşguldüm. Yanımda Büşra oturuyordu ve kolu karıncalanmış. Gerçi benim en son dudaklarım dahil her yerim karıncalanmıştı. Bacağım yaklaşık üç metre sağa sola titriyordu. Nasıl bir korkuysa. Sonra geldik yatakhaneye ve yine ölüler gibi uyuduk. İkinci gün olan çok önemli diğer şeyde cayır cayır yanmam oldu. Güneşe alışık olmayınca insan böyle oluyor işte.

Üçüncü gün kahvaltıyı yaptıktan sonra Akçay’da biraz sahil temizliği yaptık. Ne ilginçtir ki sahilden sadece izmarit topladık. 150-200 metrelik yerden bir çöp torbası izmarit topladık. Sonra da Balıkesir’e döndük.

Dördüncü gün kahvaltıdan sonra çocuk esirgeme kurumunu ziyaret ettik. Nasıl üzüldüğümü anlatamam. Allah onları oraya bırakan ana babaları ıslah etsin. Öyle çocuklar vardı ki; “Abi bizim arabayı babam götürdü, şuradaydı. Ne zaman gelecek?” Cevap veremiyorsun, ağlayamıyorsun onlarda üzülmesin diye, put gibi duruyorsun. Gözlerim daha fazla dolmadan devam edeyim. Oradan çıkıp Kayapa Belediyesi’ne gittik. Desti cenneti diyorlar. Toprak işlemeciliği çok iyi. Hani Çanakkale’den falan hatıra diye aldığımız toprak çanaklar falan var ya, işte onlar Kayapa’da yapılıyor. Toprakla uğraşmak çok zevkli bir şey. Eğer Balıkesir’e giderseniz 10 dakikalığına da olsa uğrayın Kayapa’ya. Bir de oturup kahveye yaşlılarla sohbet var tabii.

Beşinci günümüzde Dursunbey‘e gittik. Suçıktı diye bir yerde öğle yemeği yedik. Oradan çıkıp kaymakamı ziyaret ettik. Muhteşem bir kaymakam. Karadeniz uşağı ne de olsa. Trabzonlu imiş. Anlatılmaz yaşanır bu kaymakam.

Geri dönerken Safranbolu’ya uğradık  ve öğle yemeği yedik. Oradan çıkıp Gümüşhacıköy’e benim eve gittik ve akşam yemeği yedik.

Arkadaşlar üçüncü gün akşam için güzel bir film hazırlamışlar. Samsun’a geldiklerinde çekindikleri fotoğraflarla. Son akşam bir pasta vardı. Sonra hediyeleşme oldu. Bana Serenay (umarım doğru yazıyorumdur) bir yat maketi hediye etti. Ben de yaklaşık 8 senedir gözüm gibi sakladığım zincirimi Ayşegül‘e hediye ettim.

Bilsinler istiyorum ki orada tanıştığım herkes için hem Samsun’da, hem İstanbul’da, hem de Amasya’da (Gümüşhacıköy tercihimdir) birer kapı hep açık. (Arkadaşlarım adına konuşmak istemiyorum) Bilmek isterim ki benim içinde Balıkesir’de istemediğim kadar kapı açık olsun.

Son gün hariç gayet mutlu idim. Son gün hem ayrılık, hem de dışarı çıkıp gönlümüzce eğlenme isteğinin reddedilmesi beni çok sinirlendirdi. Deyim yerindeyse “FITTIRDIM”.